1 Mayıs 2020 Cuma

biz ve bize dair


Vişne çürüğü renkli hayal kırıntılarından yapılmış derme çatma bir evdi yaşadığımız,
Kırmızısını içtiğimiz gecelerde kendimizden bir adım öteye gidememeyi ezberlerdik,
Mavi değilse de koyusuna bir güzellemeydi yok oluşlarımız.

Hep kifayetsiz kalırdı dokunmalarımız, hep eksik. 
Bu yüzden kırılmış bir beyazla boyanmıştı içimizdeki duvarlar.

Biz diğerlerinden bir renk gerideydik,
İçimize güneş vurduğunda geçer sanardık. 
Geçmediğini fark ettiğimizde çamura bulanmış bir tutam turuncumuz olurdu.

Sevmeyi sever, sevilmediğimizde kabuk bağlamış yaralarımızla oynardık.
İyileşeceğimizi bilirdik, iyileşebilirdik.

Bizim ismimiz yok, cismimiz renksizdi.
Ama yine de geceden daha fazla anlam katardık siyaha.


Bazen içimizdeki duvarlardan kaçıp yırtılmış ışık hüzmelerinin arasından geçmeye çalışırdık,
ve sesler duyardık. 
Hiçbir şarkıya ya da hiç kimseye ait olmayan sesler..

Bir de ruhları hastalıkla bezenmiş insanlarımız vardı. Ağızlarını açtıklarında kirli bir ağıt bırakırlardı havaya. Duymak zorunda olduklarımızla karıştıklarında, bembeyaz irinler akardı derimizden.

Ve en nihayetinde, 
Her zaman en keskiniyle karşılaştığımız cam kesiklerinden yeni bir benlik yaratırdık;
Biz işte o hep tamamlanmaya çalışan yarımdan arta kalandık.


1 yorum: