3 Temmuz 2015 Cuma

dokunuş

Bir adam gördüm bu gece. Amaçsızlığının ayaklarına dolanışını seyrettim. Gözlerini göremedim. Rüzgarın saçlarının arasından geçirdiği huzursuzluğu gördüm; onu seyrettim. Ellerini göremedim ama, ruhunu görmem fazla zamanımı almadı.
Bir direnişi gördüm bu gece.
Boynuna asılmayı bekleyen; sandalye itildikten sonra ayaklarının boşlukta sallanışına destek verecek olan o ipe karşı yaratılan direnişi gördüm. 
Bununla birlikte, havaya zorla bırakılmış bir nefes gördüm. Nefesin her zerresindeki zorunluluğun çizdiği hüzne dokundum. 
O bugün ölmedi,
ben ona dokundum.
İşte sokaktaki o adamın karanlığını gördüm. Ve bunu, zaman akarken farkettim.

O ölmedi. Gördüm.
Ben ona dokundum.
Dokunmak yetmedi;
öldüm.

2 Temmuz 2015 Perşembe

üç çizikli manolya

Beklemeye ait birkaç bıçak kesiği ve çiçeklerin soluşuna ithaf edilmiş birkaç nota bırakıyorum buraya. Lüzumsuz kelimelerin getirdiği palyatif mutluluğu yerleştiriyorum aklınızdaki anı kırıntılarına.

Tanrının elini tuttum dün gece. 
üç çizik attık sabaha, 
"unut" dedi, unuttum.
Gerçekleşmeyecek düşlerimi ovdum. 
Ben o üç çizikle yoğruldum.

Bir leşin kokusu sinmiş o üç çizikli sabaha, 
o yüzden kelepçe taktım uykularıma
Zor değildi ama, mahvediyordu bir bakıma.

Elbette o sona biraz karanfil ekledik; geceyi sabah ettik.

Meyleri dizdik, bekledik.
Ve Tanrı "sil" dedi
Sildik.